Çevrimiçi ankete göre, ilk karantina sırasında her 10 kadından 3’ü şiddet gördü.
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde sonuçları açıklanan bir ankete göre, Yunanistan’daki ilk karantina sırasında her 10 kadından 3’ünden fazlası aile içi şiddet mağduru oldu.
Vatandaşları Koruma Bakanlığı (eski adıyla Kamu Düzeni Bakanlığı) tarafından talep edilen ve Yunanistan’da Temmuz’dan Ekim’e kadar yürütülen çevrimiçi anket, Mart 2020’de başlayan ve 42 gün süren ilk karantina sırasında bildirilen şiddet oranındaki artışı ortaya çıkardı.
Ankete katılan 750 kadının yüzde 36’sı kısa süre önce şiddet mağduru olduklarını belirtti.
15900 yardım hattında çalışan psikolog Evi Lezgi, yalnızca ilk karantina sırasında, 3.000 çağrı ve 500 e-posta aldıklarını ve rapor edilen bu tür olaylarla günlük bazda ilgilenmesi gerektiğini ifade etti. “Evde şiddet olayları yaşandığı sırada çocuklar ve gençler arıyorlardı; anneleri telefon edemiyordu,” diye ekledi.
Toplanan veriler, şiddet kurbanlarının genellikle 38-39 yaşlarında, evli, ortalama iki çocuklu kadınlar olduğunu; her 10 kişiden dördünün üniversite veya daha yüksek eğitime sahip, kentsel alanlarda yaşayan kadınlar olduğunu gösteriyor.
Failler açısından bakıldığında, 10 kişiden 8’inin ortalama 45 yaşında ve her 10 kişiden 4’ünün üniversite mezunu, tam zamanlı işlerde çalışan ve şiddet geçmişi olmayan erkekler olduğu belirtildi.
Anket sonuçları Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde çevrimiçi bir etkinlikte açıklandı. Bu etkinlikte konuşan, Alexandroupolis (Dedeağaç) Danışma Merkezi üyesi sosyolog Dimitris Stefanidis, “Kadına yönelik şiddet mevsimsel bir enfeksiyon değildir,” dedi. “Bu şiddetin günlük bazda yükselişini, karşılaştığımız çeşitli olaylarla da teyit ediyoruz. Toplumsal cinsiyet kalıpları bu bölgede daha dirençli ve onları kırmak daha zor.”
Atina Danışma Merkezi hukuk danışmanı Irini Soziou, merkez gelen bir kadının yardım isteme korkusunu ve tacizden kendisinin sorumlu olduğuna dair inancını ele aldıktan sonra şöyle konuştu: “Şiddet gören kadınlar dava açıp açamayacaklarını ya da koruma isteyip isteyemeyeceklerini bile sorguluyorlar. En büyük endişeleri, ertesi günkü güvenlikleri ve normal bir hayat yaşamaya devam edip edemeyecekleri – özellikle çocuklarının velayetini korumak açısından. “