Takvimin kimi günlerini biz istediğimiz için hafızamıza kazıdık. Kimi günlerde zorla hafızamıza/tenimize kazındı. 19 Ocak tarihi de bunlardan birisi. 19 Ocak, Hrant Dink demek benim için. Dünyanın neresinde olursam olayım bu durum değişmeyecek, İstanbul’da, Sivas’ta, Malatya’da ya da Paris’te…

Her 19 Ocak’ta gözüm ve yüreğim o kaldırım taşında olacak.

Hrant Dink’in bir tebesüm ile merhaba, rojbaş, Bari Luys dediği, ya da demesine müsade edilmeyen, ama bir cümlede olsa Hrant’ı okuyan dünyanın herhangi bir kentinde/ülkesinde yaşayan herkes de bunu böyle bilir.

Bu derinliği 1915’lere giden ortak bir hafızadır.

Anadolu/Mezopotamya’da yaşayan bütün halkların da Ermeniler ile birlikte toprağın dibine gönderildiği o tarihten bu yana hiçbir zaman tamamlanamadık.

Kendi kimIiğini ötekinin varIığına göre konumIamanın hastaIık olduğunu söyleyen hakikat anlatıcısı Hrant Dink içinde olduğumuz gerçeği çok açık bir dilli; “KimIiğini yaşatabiImek için sana bir düşman gerekiyorsa, senin kimIiğin hastaIıktır” biçiminde ifade etmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün ırkçı/militer inkar ve yok saymalarına, asimilasyon politikalarına, sistematik katliamlarına karşı halkların da bir vicdanı vardır. Bu vicdanı yok etmeye yetmedi devletin gücü, bizim de bu hayatı hepimiz için eşit ve özgür kılmaya.

Ama bizim kavgamız bitmedi, bitmeyecek, hayatı sloganlardan çıkarıp sokakların bir parçası yapana kadar da devem edecektir.

Bu da bizim bu toprakların hakikat anlatıcıları Ape Musa’ya ve Hrant Dink’e sözümüzdür!