Çin Wuhan’da Aralık 2019’da ilk kez görülen koronavirüsü Çin’in tamamına yayıldı ve şu an 24 ülkede tespit edilmiş durumda, daha da kötüsü virüs yayılmaya devam ederken buna paralel olarak Çinliler’e yönelik ırkçılık da yayılıyor.
“İnsanlardaki önyargıyı parçalamak, benim atomu parçalamamdan çok daha zor” demiş yaklaşık 100 yıl önce Einstein. Küreselleşen dünyada artık önyargıların kontrolsüz bir virüs kadar hızlı yayıldığını görseydi ne derdi bilinmez. Benim de bu yazıda dikkat çekmeye çalışacağım konu ırkçılık ve bunun karşısında ne yapabileceğimiz.
Korona nedeniyle can kaybı 638’e, virüs bulaştığı teşhisi koyulan kişi sayısı ise 31 binin üzerine çıktı. (7 Şubat 2020)
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünya genelinde her yıl 5 milyon civarında grip vakası ortaya çıkıyor ve bundan kaynaklı ölümlerin sayısı 650 bini buluyor. Bu rakam size daha korkutucu gelmedi mi? Yani her sene gripten bu kadar kişi ölüyorken koronavirüsü neden daha çok panik havasına soktu bizi? Hem de grip, aşısı çoktan geliştirilmiş bir hastalık iken. Uzmanlar, burada en önemli etkenin yeni virüsle ilgili belirsizlik olduğunu söylüyor. Örneğin her yıl grip sezonunun ne zaman başlayıp bittiği, ne kadar insanın hastaneye kaldırılacağı ve kaç kişinin ölebileceğini tahmin etmek mümkün. Ancak yeni koronovirüsün ne kadar ölümcül olduğu henüz bilinmiyor. Yani bilinmezlik korkuyu ve endişeyi yükseltiyor. Virüs yalnızca fiziksel rahatsızlıklara ve ölümlere yol açmakla kalmıyor, diğer ülkelerde kimi zaman örtülü, kimi zaman da açık biçimde kendini gösteren ırkçılığı da tetikliyor.
Virüsün Çin kaynaklı olmasından dolayı Asyalılar’a karşı dünyada hızla büyüyen bir önyargı söz konusu. Bir kaç gündür karşıma çıkan ayrımcılık örneğini buraya toplamaya çalıştım;
Almanya
Belki de hayatlarında bir kere dahi bölgeye gitmemiş; Almanya’da doğup büyümüş çok sayıda Asyalı, virüs ortaya çıktığından beri adeta “vebalı” muamelesi gördüğünü söylüyor. Çin restoranlarının çok sayıda müşteri kaybetmesinin yanı sıra, günlük yaşamda Asyalılar’a karşı giderek keskinleşen bir önyargı da göze çarpıyor.
Almanya’nın başkenti Berlin’de kimliği belirlenemeyen iki kadın, Moabit semtinde yolda karşılaştıkları 23 yaşındaki Çinli bir kadına önce sözlü hakarette, ardından fiili saldırıda bulundu. Çinli kadına ırkçı hakarette bulunan iki kadın, daha sonra saçından çekip yere düşürdü. Kadını yerde de tekmelemeye devam ettiler.
Sosyal medyada “Ben virüs değilim!” hastagı ile başlatılan kampanyada Asyalı göçmenlere yönelik artan ırkçılığa tepki gösterildi.
Medyada çeşitliliği destekleyen Yeni Alman Medya Yapımcıları Derneği, son dönemde Alman medyasında koronavirüs ile ilgili çıkan haberlerde Çinli vatandaşlara yönelik ırkçılık ve ayrımcılık içeren ifadeler kullanıldığına dikkat çekti. Açıklamada, Alman medyasında yer alan haberlerden de örnekler verildi. Buna göre Bild gazetesinde yer alan bir haberde Çin restoranlarında yemek yemek, ya da Çin’den gelen paketlerin alınıp alınmayacağının sorgulandığı, Der Spiegel dergisinin kapağında ise kırmızı bir koruyucu tulum ve maske ile yüzü peçelenen uzak doğulu görünümlü birinin resminin üzerinde büyük harfler ile “Made in China” yazıldığı hatırlatıldı.
İtalya
İtalya hükümeti Corona virüsü nedeniyle ülkede altı ay olağan üstü hal ilan etti. Başkent Roma‘da iki Çinli turistte Corona virüsü tespit edilmişti. Çin’de ortaya çıkan virüs kaynaklı korku ve panik, İtalya’da Çinliler’e karşı ırkçı eylemlere dönüşmeye başladı. Venedik’te Çinli bir çift, gençlerden oluşan bir grubun kendilerine hakaret ederek tükürdüğünü söyledi. Yine Venedik’te Çinli bir üniversite öğrencisi trende ırkçı hakaretlerle karşılaştığından şikâyet etti. Torino’da bir restoranda, yıllardır İtalya’da yaşayan Çinli bir aile de sözlü saldırıya uğradı. Roma’nın saygın sanat okullarından Santa Cecilia Konservatuarı da, Uzak Doğulu bütün öğrencilerin derslerini askıya aldı. Tartışma yaratan kararla ilgili olarak La Repubblica gazetesine konuşan Konservatuar Müdürü Roberto Giuliani, ırkçılık suçlamalarını reddetti. Bazı gazeteler, “Sinofobi” (Çin ve Çinli düşmanlığı) diye tanımlanan bu ayrımcılık türünün alarm verici olduğunu vurguladı.
Avvenire gazetesi başyazısında, “Hepimiz için alarm çanları çalıyor, virüs yüzünden değil, onu bahane eden ırkçılık yüzünden” dedi ve Çinli düşmanlığı dalgasının yalnızca turistleri değil yıllardır ülkede yaşayan Çin kökenli kişileri de okullarında, iş yerlerinde, sokaklarda tehdit ettiğini vurguladı.
Güney Kore
Başkent Seul’da Asya mutfağından yemekler servis eden bir restoran kapısının girişine, “Çinliler’e izin yok” yazılı afiş asıldı.
ABD
NBA takımlarından Toronto Raptors ile geçtiğimiz yıl şampiyonluk yaşadıktan sonra Çin Ligi ekiplerinden Beijing Ducks’a transfer olan Amerikalı basketbolcu Jeremy Lin, corona virüsünün ırkçılık malzemesi yapıldığından şikayetçi oldu. Lin, yaptığı paylaşımda “Geçtiğimiz sezon Çin’de oynadıktan sonra ülkem ABD’ye geri döndüm. Ancak Çin’de yaşanan virüs salgını nedeniyle yapılan ırkçı yorumları okuduğumda çok üzüldüm. İnsanların acı çektiği ve gerçek kahramanların insanlara yardım etmek için çalıştığı bir durumla karşı karşıyayız. Lütfen korkularınızın ve cahilliğinizin bu olayın önüne geçmesine izin vermeyin. Dünyanın daha fazla merhamet ve empatiye ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.
Türkiye
Türkiye’de Koronavirüsü yok ancak, Tayvanlı bir kişi nasıl bir ayrımcılıkla karşılaştıysa sırtındaki çantanın üzerine led ışıkları ile Türkçe ve İngilizce, “Çinli değilim… Tayvanlıyım… Ölürüm Türkiyem” yazdı. Yorum yapamadım bu görüntüye.
Sözün özü gösterilmesi gereken ilk tepki bilime güvenmek olmalı, virüs ile ilgili uzmanların çalışmaları aralıksız devam ediyor ve yaklaşık 9-12 ay arasında aşısı geliştirilecek denilmekte ve şimdiye kadar bir aşı olmamasına rağmen yaklaşık 1600 kişi tedavi edilmiş durumda.
Öncelikle bilim insanlarına ve teknolojiye güvenmek, önlem almak ve panik yapmamak gerekiyor.
Aşısı hala geliştirilemeyen bir virüs olan ırkçılık karşısında ise bir arada, bilinçli ve uyanık olmamız kaçınılmaz.
Kaynaklar: Sözcü, WDR, hürriyet.com.tr, TRT